Mirasın Ağır Yükü ve Ruhun Arayışı
Bir zamanlar, büyük bir servetin sahibi olan, genç ve hovarda bir adam vardı. Bu genç adam, babasından kalan büyük bir mirasla hayata adım atmıştı. Hiç çalışmasına gerek kalmadan, serveti sayesinde istediği her şeye sahip olmuştu. Şehirdeki en lüks mekanlara takılıyor, egzotik tatillere çıkıyor, en pahalı kıyafetleri giyiyor, kısacası dünyada var olan her türlü zevki tatmaya çalışıyordu. Ancak, bütün bu zenginliğe ve lüks hayata rağmen, içini kemiren bir boşluk vardı. Her gece yatarken kalbinde tarif edemediği bir huzursuzlukla baş başa kalıyor, sabahları ise yorgun ve bezgin uyanıyordu.
Çalışmanın ve Emeğin Değeri
Hayatı boyunca hiç çalışmamış olan bu genç adam, emeğin değerini anlamaktan da uzaktı. Kendisine hizmet edenlerin, ter döken işçilerin ve gün boyu çalışıp eve ekmek götüren insanların hayatlarına dair hiçbir fikri yoktu. Parasıyla her şeyi satın alabileceğine inanıyordu; ancak satın alamadığı tek şeyin, iç huzuru olduğunu bir türlü kavrayamıyordu.
Bir gün, şehrin kalabalık caddelerinde yürürken, bir caminin önünden geçti. Gündelik koşuşturmacası içinde kaybolmuşken, birden kulaklarına ezan sesi çalındı. Bu ses, derinlerde bir yerde unutulmuş bir hatırayı canlandırdı. Çocukluğunda, babasıyla birlikte gittiği cami ziyaretlerini hatırladı. Ancak o zamanlardan beri hiç namaz kılmamıştı ve nasıl kılındığını bile unutmuştu.
Camiye Giren Ruh
Ezan sesinin yankılarıyla adımlarını yavaşlattı ve kendini caminin kapısında buldu. İçeri girdiğinde, huzur dolu bir atmosferin içine çekildi. Caminin bir köşesine oturdu ve etrafındaki insanları izlemeye başladı. Herkesin ellerini, kollarını, bedenini belirli bir ritüel içinde hareket ettirdiğini gördü. Ne yaptıklarını tam olarak bilmiyordu, ama kalbinde bir çağrı hissediyordu. İçinden bir ses, "Sen de dene," diyordu.
Bu sessiz çağrıya uyarak, diğerlerini taklit etmeye başladı. Eğildi, secdeye gitti, dualar mırıldandı. Her hareketinde, içindeki huzursuzluk biraz daha hafifliyor gibiydi. Namazın sonuna geldiğinde, derin bir nefes aldı ve etrafına bakındı. İnsanlar camiden çıkarken yüzlerinde dingin bir ifade vardı.
Dilenci ve Meleğin Yardımı
Cami kapısına yaklaştığında, kapının hemen dışında oturan yaşlı bir dilenci dikkatini çekti. Üstü başı yırtık, saçı sakalı birbirine karışmış bu adam, insanların gözlerine bakmadan avuç açıyordu. Genç adam, ceplerini yokladı; bir kuruş bile yoktu. Tüm parasını eğlenceye harcamış, sadece kredi kartı vardı.
O an, dilencinin yüzüne bakmaktan çekinerek yanından geçip gitmek istedi. Ancak, dilencinin derin ve sakin bir sesle ona seslendiğini duydu: "Evlat, aradığın şey ne parada ne de servette. Gerçek huzuru bulmak istiyorsan, kalbine dön ve onu dinle."
Bu sözler, genç adamın ruhunda bir yankı buldu. Geri dönüp dilencinin gözlerine baktı; ancak gözler, bir insandan beklenmeyecek kadar bilge ve derindi. Bir an için zaman durmuş gibi hissetti. Dilencinin bakışları, sanki onun ruhunun derinliklerine iniyordu.
Dilenci, hafif bir gülümsemeyle elini uzattı ve adamın eline bir parça ekmek koydu. "Bu ekmek, yalnızca açlığını gidermek için değil; ruhunun açlığını da dindirmek için," dedi. Genç adam, bu basit ama anlamlı hareket karşısında bir şaşkınlık hissetti. O an, karşısındaki kişinin sıradan bir dilenci olmadığını anladı.
Yeni Bir Başlangıç
Genç adam, o günden sonra hayatını değiştirmeye karar verdi. Tüm servetini bırakmasa da, artık paranın ve zevklerin peşinde koşmanın kendisine huzur getirmediğini biliyordu. Namaz kılmayı yeniden öğrendi, her gün ibadet ederek kalbini arındırmaya çalıştı. Çalışmanın, emeğin ve başkalarına yardım etmenin değerini anlamaya başladı. Çevresindeki insanlara daha fazla saygı gösterdi, yardıma muhtaç olanlara elini uzattı.
Bir süre sonra, huzuru bulduğunu hissetti. İçindeki boşluk yavaş yavaş doluyor, hayatına anlam katıyordu. Camiye her gittiğinde, o yaşlı dilenciyi görmeyi umuyordu ama bir daha ona rastlamadı. Yine de, dilencinin verdiği ekmek parçası ve söyledikleri, genç adamın hayatını sonsuza dek değiştirmişti.
Sonuç
Hayatta sahip olunan maddi zenginlikler, iç huzuru sağlamak için yeterli değildir. Gerçek mutluluk, ruhun ihtiyaçlarını anlamak, emek ve çaba ile kazanılan değerlerle mümkündür. Dilencinin ona söylediği gibi, "Gerçek huzuru bulmak istiyorsan, kalbine dön ve onu dinle."
hikaye oku,Kdz ereğli Cadde Terzi-Webmaster Atilla,oku,hikaye,zengin mutsuz adam
hikaye oku,Kdz ereğli Cadde Terzi-Webmaster Atilla,oku,hikaye
hikayeler,zengin mutsuz
hikaye oku
Terzi Nurşen