Osmanlı'dan Günümüze Terzilik
Şimdi şöyle bir geriye gidelim… Osmanlı dönemindeyiz. Öyle AVM yok, marka yok, “bu sezon ne moda?” diye soran da yok. Herkesin kıyafeti özel. Hele saray halkı için dikim işi başlı başına bir mesele. Sarayda bir “Ehl-i Hiref” denilen zanaatkârlar topluluğu var; içlerinde en kıymetlilerden biri de terziler.
Padişahın kaftanından şehzadenin gömleğine kadar her şey özenle dikiliyor. Rastgele kumaş da yok, Bursa ipeği, Hereke kadifesi... Kıyafet dediğin hem gösterişli olacak, hem de statü göstergesi. Yani bir nevi yürüyen prestij.
Ama iş sadece sarayla bitmiyor. Lonca sistemi var o zamanlar. Terziler loncaya bağlı çalışıyor. Herkesin bir ustası, bir çırağı var. Çırak yıllarca işi öğreniyor, ustalık belgesi almadan kendi dükkânını bile açamıyor.
Herkesin eli ölçüye, dikişe alışana kadar bol bol sabır çekmesi gerekiyor. Dürüstlük, kalite ve ustalık loncanın temel şartı. Rekabet var ama bugünkü gibi değil; ahlaklı rekabet. Haksız kazanca asla yer yok.
Sonra bir dönem kapanıyor, Cumhuriyet kuruluyor. Her alanda olduğu gibi kıyafette de büyük bir değişim başlıyor. Şapka devrimi, modern kıyafetler, üniformalar… Osmanlı’nın bol kesimli kaftanları yavaş yavaş yerini batı tarzı ceketlere, pantolonlara bırakıyor.
Terziler için yepyeni bir dönem başlıyor. Artık sadece geleneksel kesimi değil, batılı formları da bilmek gerekiyor. Terzilik bir anlamda kendini yeniden icat etmek zorunda kalıyor.
Cumhuriyet’le birlikte şehirleşme artıyor, insanlar artık daha modern giyiniyor ama yine de terziye olan ihtiyaç devam ediyor. Hazır giyim henüz her yere yayılmamış. Herkes hâlâ bayramlık için terziye gider, damatlıklar mutlaka diktirilir.
Mahalle terzisi ailenin bir parçası gibidir neredeyse. Gelinlik diktiren de gider, yırtılan pantolonunu getiren de. Aynı makineden hem düğün hatırası çıkar, hem de sokakta giyilecek sade bir ceket.
Ama zaman geçtikçe, fabrikasyon ürünler yaygınlaşıyor, ucuz ve hızlı alışveriş hayatımıza giriyor. Yine de bazı şeyler değişmiyor. Özel dikim hâlâ özel kalıyor. Terzilik mesleği her şeye rağmen, ustalığın, sabrın ve emeğin adı olarak yaşamaya devam ediyor.