Hazır Giyime Rağmen Terzilik
Eskiden her mahallenin bir terzisi vardı, hatırlarsın. Bayramlıklar diktirilirdi, sünnetlik takım elbiseler özenle hazırlanırdı. Terzinin vitrininde asılı duran cetvel, makas, kumaş topu... O görüntü bile bir güven verirdi. Şimdi bakıyoruz, hazır giyim her yeri ele geçirmiş. Al, dene, beğenmezsen iade et. Peki bu hızın ve kolaylığın ortasında terzilik hâlâ ayakta kalabilir mi?
Vallahi kolay değil. Eskisi gibi “ölçü al, prova yap, teslim et” devri epey zorlaştı. İnsanlar artık sabırsız. “Bir pantolon dikilecek” diyorsun, müşteri soruyor: “Kaç dakika sürer?” Dakika diyor bak, saat değil. Oysa terzilik zamana, dikkatine, ustalığa ihtiyaç duyan bir iş. Ama işte, çağ değişti.
Buna rağmen hâlâ müşterisi var bu işin. Kimisi bedenine uygun bir şey bulamaz, kimisi sıradan görünmek istemez. Düğünlük, mezuniyetlik, özel gün kıyafetleri... Hazır giyimde aynısından yüzlerce var ama terzi işi öyle değil. Her dikişin bir hikâyesi var.
Bir de işin duygusal boyutu var tabii. Bazı müşteriler çocukken annesini terziye götürürdü, şimdi çocuğunu getiriyor. “Şu modeli yapabilir miyiz?” diye eski bir fotoğraf gösteriyor. Terzi olmak biraz da geçmişe sadık kalmak gibi.
Tabii zorluklar bitmiyor. Kumaş pahalı, işçilik ucuz görülüyor. İnsan emeğini kıyaslayınca üzüyor bazen. Ama yine de bazı terziler inatla işinin başında. Sosyal medya sayesinde artık gençler de keşfediyor bu dünyayı. Instagram'da diktikleri kıyafetleri paylaşan, sipariş alan, kendi markasını kuran terziler var. Teknolojiyle barışan ayakta kalıyor.
Kısacası: Terzilik zor ama bitti denemez. Hazır giyim rüzgâr gibi geçiyor, terzilik ise hâlâ ağır ama dimdik ilerliyor. Sabır, ustalık ve biraz da sevgiyle...