Kafes Arkasındaki Çığlık
Hiç düşündün mü?..
Bir hayvanat bahçesine gittiğinde gördüğün o "eğlenceli" ortamın arkasında ne var?
Aslan kafesde, kaplan dar bir alanda volta atıyor.
O koca filler beton zeminde ayaklarını yere vura vura sinirini dışa vuruyor.
Yüzlerce kilometre yüzmesi gereken yunus, dev bir tankta dönüp duruyor sadece…
Kafeslerin, havuzların, tankların arkasında sessiz bir çığlık var.
Şatafatlı sunumlar, çocukları güldüren gösteriler… ama o gülüşlerin içinde gizlenen büyük bir dram var.
Bir canlıyı doğal yaşam alanından koparıp,
onu camların, kafeslerin ardına koyup özgürmüş gibi göstermek…
İşte asıl trajedi burada başlıyor.
Hayvanat bahçeleri, sirkler, gösteri havuzları…
Hepsi birer "seyirlik esaret."
Bir hayvan sana bakarken düşündüğün oldu mu:
“Acaba o da benim kadar özgür olmak istiyor mu?”
O hayvanlar bizim eğlencemiz için değil,
özgür doğada var olmak için yaratıldılar.
Ve biz… onları sırf görmek için kafeslere hapsediyoruz.
Düşün.
Sadece birkaç dakika izlemek için…
Onların ömür boyu özgürlüğünü çalıyoruz.

Webmaster Atilla Yorum
Hayvanat bahçelerinde gördüğümüz o düzenli, renkli ve ‘eğitici’ gibi sunulan ortamlar aslında doğaya ihanetten başka bir şey değil. Bu sistemler, doğanın en güzel canlılarını reklam panoları gibi sergileyip ziyaretçi çeken ticari yapılara dönüşmüş durumda. Kafesler ne kadar geniş olursa olsun, doğanın yerini tutmaz.
Bir webmaster olarak yıllardır dijital dünyada içerikler üretiyorum ama inanın, bazı gerçekler HTML satırlarıyla anlatılamayacak kadar derin.
Görsellik ne kadar cazip olsa da, bir hayvanın gözlerindeki çaresizliği yansıtan bir piksel bile yoksa, o sayfa eksiktir.
Unutmayalım; özgürlük sadece insanlar için değil.
Gerçek medeniyet, en güçsüz canlıya gösterilen saygıyla ölçülür.
Ve bu çağda hala hayvanları tutsak ederek eğlence sunan sistemlere alkış tutmak, teknolojinin değil vicdanın geride kaldığını gösterir.